Gerçekten de söylem ilişkileri, her yerdedir ve insanı, zihninin imgelerine kadar biçimlendirmekte ve onu kontrol altına almak istemektedir. Çağımız, insanı belli bir dini, felsefi, ideolojik ya da politik kalıpta görmek için direniyor. İnsan tek başına değil, belli bir cemiyetin içerisinde birey olarak görülüyor. Bireylik tanımı, insanı kalabalık içerisinde yanlızlaştırıyor. Başkalarının bakış açısı ya da ideolojilerin gölgesi altında insan tekleri yargılanıyor. Artık insandan beklenen yaratım değil, tekrar ve ezberdir. İşte buna göre şekillenmiş sosyal ve bireysel yaşam alanında insanlar, birbirlerini insan teki olarak değil, belli bir ideolojinin parçası olarak görmektedir.